BİR KİŞİ HARİÇ...

Sevgili okuyucularım sizlerden özür diliyorum. Bazen yazılarımda kendi hayatımdan örnek veriyorum, buna mecburum ülkemizdeki yanlış gelişimlerden bahsetmek zorundayım, bu da hayatımız yaşantımız içinde paralel giden hadiseler olunca kendi yaşantımızı milletimize akis ettirmek gereğini düşünüyorum.

Sayın SONER YALÇIN ve Sayın CÜNEYT ÖZDEMİR beylerin tarihi gerçek hayattan verdikleri  SAĞIR ODA dizisinin bazı karelerinde eğer bu materyaller ele geçirilirse ele geçirenler ülkede rejimi bile değiştirir diyor.

Bunu söyleyen filimde gerçek hayatta konuyu yaşayan Galip başkan rolündeki,eski istihbaratçı Sayın Galip Tuğcu.

Yıl kaç 2006 konu doğru mu?

Rejim değiştirmek konusunda geçmişten bugüne tecrübelerimle anlayıp yaşayıp baktığımda,eğer REJİM değişme olasılığı varsa bu muhafazakar İslam kadrolarının faziletinden değil, siyonizmin buradaki yapılanmasının DERİN ABD ve LONDRA merkezli yönetiminden olduğunu anlıyorum.

Rejim değişme konusuna geldiğimizde 12 Eylül'ün laik kemalist komutanlarının ABD öğretili islam projelerine destek ve bunun bir stratejik çok yönlü derin politikaları ile bugüne gelen TÜRKİYE’nin konumlandığı içte ve dış dünyadaki durum.

Türkiye'de 2003 seçimlerine kadar hiç bir zaman muhafazakar dindar bir parti uzun döneme taşan bir iktidar yapısına sahip olmadı.

Bu uzun iktidar dönemini ülkemize oturtan şablon neydi ki nasıl bir planlamaydı ki bu kadar dalgalı bir coğrafyada olan ülkemiz ilk defa bir dindar lider ile birlikte 17 yıllık iktidarı yaşıyor ve her engeli kolayca atlatabiliyor.

En önemlisi yıkılmaz tabu olan TÜRK ORDUSUNU bir şekilde her yönü ile dağıtıp sivil iktidar emrine tamamı ile alabiliyor.

Ülke bu noktaya gelene kadar kemalist ve laik rejime bağlı kendilerini laik kadrolar içinde görüntüleyen yöneticiler her şekilde yaptıkları çalışmalarla tam karşısında gördükleri şiddetle eleştirdikleri siyasal İslami iktidara taşıyıp bugüne kadarda iktidar yaptılar.

Çok basit örnekler verirsek 2003 yılında bugünkü sayın  CUMHURBAŞKANIMIZIN siyasal yasaklarını kaldıran CHP genel başkanı sayın Deniz Baykal, aynı Baykal 2010 yılında bir kaset skandalı ile siyasi yaşamında büyük bir darbe alarak CHP genel başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı.

2007 nisan muhtırasından sonra uzun zamandır kendisinden müdahale bekleyen bir laik yapıdan Dolmabahçe toplantısı diye adlandırılan dönemin genel kurmay başkanı Yaşar Büyükanıt ile başbakanı sayın Tayyip Erdoğan tarafından beklentiler bertaraf edilerek bu beklenti içinde olan kesimi hayal kırıklığına uğrattılar.

MHP genel başkanı çok ciddi muhalefet iken daha sonra birlikte beraber olmak kararı ile uzun zamandır İslami yapı içindeki iktidara destek veriyor.

Bunlar en gözle görünür basit örnekler.

Anlayacağımız şu olmalı ki her gün medyada ve sosyal medyada bağıran laik kemalist yapı aslında geçmişte tüm yaptıkları ile bu iktidarın bu noktaya gelmesi için çok ciddi görünmeyen bir destek vermişler.

Avrupa ve Amerika birleşik devletleri TÜRKİYE devletine hep hasmane tutum ve organizasyon içinde oldular.

Bugünlerde bunun son tangolarını yaşıyoruz,çevrelenmiş bir BATI yapısı bizi şu anda askeri olarak da dört tarafımızdan yavaş yavaş kuşatıyor.

Ama biz bu batının tüm öğretilerini aldığımız gibi yıllarca ve halada dost olarak kabul ediyoruz.

Batı ne kadar düşmanca tarihler boyunca bize saldırsa da biz hep o batının ekmeğini yiyip her ideolojimizle de sığındığımız dünya ülkeleri oldu.

Hepimiz eğitim,öğretim,çalışma,sosyal rahat yaşamı batıda aradık.

Kendi ülkemizi batıya peşkeş çekerken kendimiz batıda yaşamanın her şeklini aradık ve bulduk.

İki senedir İsviçre ve Almanya'da ülkemiz ile alakalı derin bir hukuki soruşturma yürütülüyor,bunun daha evveli ülkemiz içindeki bir gurup yapılanma ile Avrupa ülkeleri arasındaki gizli yapıların ciddi çatışmasından sonra hukuki temellere oturtuldu.

Aslında derin suç iştikal eden bu yapılanma İsviçre makamlarının geçen haftalardaki açıklanmalarında şu belirtiliyor.
Almanya ve İsviçre devletlerini ilgilendiren bu ekonomik suç yapılanmasında bizim kurumlarımız içinden ciddi destek almadan böyle bir organizasyonu kuramazlar.

Bu konu çok uzun yıllara yayılmış bir konu olduğu için burada bırakacağım,fakat şunu da eklemek isterim.
Galip başkanın  dediği gibi bazı materyalleri ele geçirenler rejim değiştirebiliyorsa, bunu ele geçirenleri deşifre eden AVRUPA devletleri de rejim değişikliklerine çok kolay müdahale edebilir veya yönlendirebilir mi?

1997 yılında İSRAİL istihbarat servisi Mossad’ın İsviçre de çok gizli bir operasyonu olmuş ama İSVİÇRE istihbarat yetkilileri bunu fark etmiş ve İsrail devleti ile İsviçre arasında çok ciddi diplomatik kriz çıkmıştı.

Siyonizm seni kendi organizasyonun kendi emtian ile kullanır ve sonunda isterse yok eder.

Sen istediğin kadar ideolojik söylem geliştir, ONLARIN KİM OLDUKLARININ BİR ÖNEMİ YOK, KİMLERİ

KULLANDIKLARI VE ELE GEÇİRDİKLERİNİN ÖNEMİ VAR.

SAYGILARIMLA...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.