Anadolu’ya Ne Oldu?

Anadolu insanı bilgiye ve bilime açıktır.

800 yıl önce kendi ülkelerinden kovulan hatta yaşamları tehlikeye düşen bilginler Anadolu’ya geldiler.

Sultanlar tarafından kent girişlerinde saygıyla karşılandılar.

Muhyiddîn-i Arabî, Şems-i Tebriz-i, Mevlana Celaleddin gibi bilginler halkın bilgi açlığını gideren, ruhlara huzur veren  değerli insanlar olarak Anadolu’da  saygı gördüler ve benimsendiler..

O günlerde tarikatlar gerçekten yol göstericiydi.

Hacı Bayram-ı Veli, Şeyh Hâmid Hâmid’ûd-Dîn-i Veli ( ya da Somuncu Baba), Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre  Anadolu aydınlığının güneşleridir.

Bu değerli insanlar ışıklarını yaymak için sevgi yolunu seçtiler.

Sevildiler de , hem de çok sevildiler.

Hiçbir baskı olmadan yüz yıllarca yaşayabilmek sadece sevgi ve saygıyla gerçekleşebilir..

İdeolojiler dayatmayla geldiklerinde tepkiyle karşılanır.

Yüz yıllar önce halk önderleri bunu anlamışlardı.

Modern çağda ise Türkiye’deki ideolojiler karşılarındakine ve kendileri gibi düşünmeyenlere baskı dayatıyorlar.

İçinde ruh olmayan bir hukuku benimsemeye zorluyorlar.

Dayatmanın ve baskının haklısı olamaz.

Her dayatma ve baskı zulümdür.

Türban takmaya dayatmak baskıdır.

Türban takanı dışlamak da baskıdır.

Şeriat dayatmak da baskıdır.

Hele bunun olmayacağını ve yaşamayacağını bilerek dayatmak din adına yapılan en büyük ahlaksızlıktır.

Laikliği bir dinmiş gibi dayatmak da baskıdır.

Dindarlığı dincilikle karıştırmak en rezil baskıdır.

Yasaklar koyarak sonuca ulaşmaya çalışmak karşıtlığı güçlendirir.

Cuntaların, Kemalistlerin, laikliği din karşıtlığı gibi gösterenlerin onca uğraşma sonunda kazandıkları en büyük başarı AKP iktidarı ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığıdır.

Dün de bugün de Türkiye’nin en büyük sıkıntısı, derinliği olmayan amaçsız baskılardır.

Kemalist baskılar, dinci baskılar, ibadet zorlamaları, kısa dönemde güçlüye biat etme  iki yüzlülüğün yaygınlaşmasından öte gidemez.

Ortaçağ Anadolu’sunda yol gösterici ve aydınlatıcı roller üslenen cemaatler günümüzde ışıktan korkan yarasalar gibi karanlığı seçiyorlar.

Din temelinde kurulmuş ve yaygınlaşmış bir cemaatin  telefon dinlemeyle, delil uydurup, iftira atıp insanları karalama çabalarında ne işi olur?

Askere, kendinden olmayan polise, üniversite hocalarına kumpas kurmak  Müslümanlıkla bağdaşıyor mu?

İslam ideolojisinde  Şeytan da aynı işlerle ilgilenmiyor mu?

800 yıl önce  Anadolu insanının ruhunu doyuran tarikat ve  cemaatler günümüzde Şeytanla örtüşen eylemlerin içindeler.

Anadolu’nun insanı neden bu duruma geldi?

Yüz yıllar boyunca sürekli kandırılan, yalanlarla bunaltılan Anadolu insanı onca sahtekarın etkisiyle artık kendi yalanına da inanmaya başladı.

Osmanlı’nın adam yerine koymadığı, değer vermediği Anadolu Atatürk’le tam kişiliğine yeniden kavuşmak üzereyken karşı devrimle ters yüz ediliverdi.

Anadolu  insanının saflığı, temizliği, hoş görüsü, saygısı, geleneklerine bağlılığı, ahlak anlayışı  gitti yerini terbiye sınırlarını zorlamamak için sadece bencillik diyebileceğim tuhaf davranışlar aldı.

Devlet kurumlarında, çeşitli toplum kuruluşlarında başlayan çürüme insanlara bulaşmaya başladı.

Ahlak standartı bulunmayan bir toplum yok olma yolunda koşar adım ilerler.

Türkiye’nin düze çıkması ve tarihi saygınlığını yeniden kazanması için Anadolu’nun olumlu yönde değişmesi gerekir..

Bunu da ancak Türkiye’yi yeniden kuracak bir iktidar başarabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.